4 Nisan 2011 Pazartesi

Yoga Yapmayan Sevgili Arkadaşlarıma

Yuvamızda yine bir akşam üstü. Güneş batalı biraz oldu, İstanbul aydınlanmaya başladı yine geceye doğru. Salon camımızın bir tarafındaki koltukta ben, diğerinde kedicik, kararmakta olan şehri izliyoruz. Aslında Juliet manzaradan ziyade havada uçan kuşlarla daha ilgili, ya da arada uzaktan gelen bir miyav veya hav sesiyle. Bense zencefil çayımın son yudumunu da içtim, aklımda şekillenmeye başlayan yazımı yazmak üzere laptopı kucağıma aldım.

Bazen sağlıklı olmak üzerine düşünüyorum. Çevremdeki bir çok arkadaşım, sırt, boyun, bel ağrılarından şikayetçi, hatta bunlara ek olarak çok sık grip, soğukalgınlığı yaşamaktan. Strese bağlı bazı deri problemlerinden. Kronik yorgunluktan. Enerjisizlikten... Tüm bunlar özellikle kapalı ortamlarda uzun saatler ofis ortamında çalışanlarda çok görülen rahatsızlıklar. Olmayan yok, herkeste var.


Çocukluğum çok sağlıklı geçmedi. Sık sık anjin olurdum, boğazım önce kızarır, sonra beyaz iltihaba dönüşür, canım babamın yaptığı penisilin iğneleriyle ancak 5 günde normale dönerdim. Çok sık hastalandığım için terlemem yasaktı. Oyun oynarken fazlaca terlesem, tonton annem (şimdi tonton, o zamanlar "güzel bir kadın olan annem" idi) hemen eve çağırır, oyuna son vermemi isterdi. Ne yapsın kadıncağız o kadar bıkmıştı ki hastalığımdan, çocuk bakımı ile ilgili ansiklopediler devirmiş olmasına rağmen, aslında çocuk ne kadar koşar terlerse o kadar toksin atar diye düşünmüyordu sanırım. Ben de aksi gibi terledim mi hasta oluyordum bir çok teorinin tersine. Ergenlik çağına gelince anjin geçti. Ben de sağlıklı olmanın sporla özdeş olduğuna karar vererek, aerobik (80'lerde çok modaydı malum), bisiklet, yüzme, üniversite yıllarımda tenis, sonrasında fitness ve yoga ile hep hareketli kalmaya çalıştım. Masa başında çalıştığım iş hayatımın ilk yıllarında, boynum, sırtım ağrıyor diye sabah 5'de uyanır, elimdeki basit bir yoga kitabındaki hareketleri 1 saat boyunca yapar, duşumu alır, kahvaltımı eder, işe öyle giderdim. Yoga ve fitness dönüşümlü olarak hayatımda yer almaya devam ettiler, ta ki yolum tamamen yogaya çevrilinceye kadar.

Kısaca şunu söyleyebilirim ki, sağlıklı olmak için elimden geleni yaptım. Hareketten ve iyi beslenmeden uzak kaldığım, stres yoğun zamanlarda hep hastalıklarım arttı, bazen 15 günde 1 grip oldum, omurgamda problemler yaşadım. Yeniden toparlanmak için hep daha fazla çabaladım, ama kendimde gözlemlediğim en belirgin davranış tarzı, pes etmediğimdi.


Neyle uğraşırsam uğraşayım, bedenime iyi davranmak bana hep çok iyi geldi. Kendime hep eğer Tanrı'ya inanıyorsak, en önemli ibadetin öncelikle emanet aldığın bedene iyi bakmak demek olduğunu hatırlattım. Üstelik sağlıklı bir beden, kaliteli bir hayat demek. Yogada biz bunu "sağlıklı bir omurga, sağlıklı bir beden" diyerek, daha da detaylandırıyoruz.

Masa başı çalışma hayatıma son verdikten sonra, ilk 1 ay hastalıktan başımı kaldıramadım. Yıllar süren stresin bir dışa vurumuydu sanıyorum. Ama genel olarak yoga hayatıma yerleştikten sonra sağlığım hep daha iyiye gitti. Neler mi yapıyorum?

  •  Yoga yapıyorum :) 
  •  Doğru beslenmeye çalışıyorum - bedenime kötü hissettiren şeylerden uzak durmaya. Mesela etli, yağlı, yapay soslu, kimyasal katkılarla tatlandırılmış besinleri vücuduma aldığımda, ilerleyen saatlerde mide ve bağırsaklarımın ne kadar kötü hissettiğini fark ediyorum ve bu tür beslenmeden uzak duruyorum. Bol sebze, tahıl, doğal gıdalar, doğal içecekler almaya, bunlarla ilgili tarifleri uygulamaya çalışıyorum, şimdilik vejeteryen değilim ama et isteğim gittikçe azalıyor
  •  Sevdiğim işi yapıyorum - ki bu bir çoğumuz için çok zor, bu konuda kendini akışa teslim etmek ve yüreğinin sesini dinlemek güzel sonuç veriyor, sabır ve zaman yardımıyla
  •  Sevdiğim adamla evlendim - mutsuz bir evlilik, yıllarca biriken kızgınlıklar, hastalıklara yol açıyor
  •  Evcil hayvanımız var - inanılmaz bir "stres kovucu". Yüzümüzde sürekli bir gülümsemeyle dolanıyoruz evde karı-koca. Ve anladım ki ben çoook sabırlıymışım. Hiçbir yaramazlığı beni kızdırmıyor.

Niyetim burada bir reçete vermek değil. Sadece beni her gördüğünde ağrıdan, sızıdan şikayet eden ama bunları gidermek için hiç bir şey yapmayan, çok sevdiğim arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Tonton annem de bunlardan biri. Ama o artık 75 yaşında ve annemi koşu bandına çıkaramam. Oysa diğerleri, sizler daha gençsiniz. Bedeninize iyi gelecek sayısız seçenekler var, yoga, koşu, fitnessin binbir çeşidi, hoplamak zıplamak her ne olursa. Deneyin, bulun. 

Sağlıklı olmak sizin elinizde. İçinizdeki sesi dinleyin ve gözlemleyin: sağlıklı olmak için bir şeyler yapmak istiyor musunuz? Belki de gerçekten sağlıklı olmak istemiyorsunuzdur. Ve bu da sizin seçiminiz, kaderiniz belki. Bunu da yargılamadan, kendinizi suçlamadan kabul edin. Çünkü doğru ya da yanlış diye bir şey yok -  koşullandırılmalarımızın aksine. Kabullenmek ya da mücadele etmek. İkisi de yanlış değil, doğru da değil. Neyseniz onu yaşayacaksınız.

Sadece kendinizi gözlemlemeye ve tanımaya başlayın.  Ve olduğunuz gibi kabul etmeye. Herşeyinizle.

Tek reçetem bu :) Daha derini başka yazılara.

Farkındalık ve sevgiyle kalın
b.

Juliet - Percereden bakarken   by B.A.D.
     

 

2 yorum:

  1. Merhaba;

    Ben de bir süredir yoga ile ilgileniyorum. Çocukluğum sizin aksinize bir hayli sağlıklı geçti. En azından ateşim falan yükselmezdi bu yüzden de ailemin içi biraz daha rahattı sanırım. Çocukluğumdan beri hep sporun içinde oldum bu yüzden de. Jimnastiğe gittim, yıllarca basketbol oynadım, halk danslarına gittim. Yürüyüş yapmayı her zaman çok sevdim, yüzmeyi de severim vakit buldukça da havuza giderim. şimdi de hayatıma yavaş yavaş yoga giriyor. Güne kısa bile olsa bir seri ile başladığımda kendimi çok mutlu hissediyorum. Dediğiniz konuda çok haklı olduğunuzu kendi çevreme de bakınca görüyorum. Çok nadiren grip olurum, en yakınımdaki insanlar, hatta eşim bile hastalıktan gözünü açamazken ben hep iyiyimdir. (Maşallah diyeyim bari:P) Ama bunu hep kendime iyi bakmakla ilişkilendiriyorum. Özellikle sporu bir şekilde hep hayatımın içinde tutuyorum. Bazen bölük pörçük, çoğunlukla da o anki ruh halime göre aktiviteler tercih etsem de hep hareket halindeyim.Çok sık hasta olan, hep bir yerleri ağrıyan insanları incelediğimde ise görüyorum ki hissettikleri yorgunluk hep iş hayatının onlara yüklediği yorgunluk. Şöyle sıkı bir yürüyüşün, bir saatlik fitnessın, yüzmenin falan vücutlarına yüklediği yorgunluk değil. Azızık zaman ayırsalar kendilerine ne sırt ağrısı, ne boyun ağrısı, ne de grip kalmayacak ama.

    YanıtlaSil
  2. Sezen'e:
    Güzel yorumlarınız için çok teşekkürler sevgili Sezen. Yoganın hayatınıza giriyor olması muhteşem bir deneyim. Yoga uzun ve inanılmaz keyili bir yol, hiç bitmiyor! Matin üzerindeki her yeni gün, yeni bir yoga deneyimi.
    Sevgilerimle
    b.

    YanıtlaSil