20 Mart 2011 Pazar

Kedili Yoga


Bulutlu, gri bir güne merhaba dedim dün sabah. Güneş olmayan günleri oldum olası sevmem. Ama artık bu günlerden de keyif almayı becerebiliyorum sanırım. Fazla aktif olmayı gerektirmeyen, daha sakin, sessiz uğraşlarıma yöneliyorum böyle günlerde. Yazı yazmak, vereceğim derslere hazırlanmak, kitap okumak, zencefil çayı-zencefilli kek ikilisiyle salonumuzun camından şehri, hatta azıcık da olsa görünen denizi ve adaları keyifle seyretmek... Zaman sanki yavaşlıyor böyle zamanlarda. Belki de gerçek hızına dönüyor, yavaşlayan benim. Koşturma, telaş olmadan, yaşadığın her dakikayı hazmederek, hissederek yaşamak. 
İşte böyle hissettiren bir sabahta kalktım, sevgili kedimiz Juliet'in miyavları eşliğinde. Kızımız çok genç olmasına rağmen kızgınlık dönemine girdiği için, 1'er haftalık aralarla eşimle ikimizi geceleri uykusuz bırakıyor. Ben biraz daha derin uyuyorum galiba, bu kadar uyku yeter deyip kalktım, önce biraz Juliet'le oynadım, sonra geçtim yoga matimin üzerine. 

Meditasyon. 15 dakika kadar hareketsizlik içinde nefese odaklanarak kalmayı planlayarak başladım. Önce ilk miyav sesi geldi, ardından da sesin sahibi o sevimli yüzünü odanın kapısından gösterdi. Gurrrr-viiiik diyerek geldi, çaprazladığım ayaklarımın tam önüne yerleşti. Başını da ayak bileklerime dayadı, mır mır söylene söylene yerleşti. Biraz okşadım, bıraktım kendi haline. Az sonra nefes alış verişleri, keyifli bir motor sesine döndü, yarı uyur hale girdi. Hah tamam meditasyona devam derken, birkaç dakika sonra çoraplarımı, hatta içindeki ayaklarımı kemirmeye başladı. Bir sonraki aşama, üzerine oturduğum battaniyenin bir ucundan yakalayıp yolmak oldu. Neyse, bu sefer 5 dakikalık olsun meditasyon deyip pozumu değiştirdim, Virasana'ya gelip günlük boyun hareketlerimi yapmaya başladım. Kedicik bu sırada yanan mumu koklamakla meşguldü. 
Dört ayaktan Adho Mukha Svanasana'ya (Aşağı bakan köpek) geldiğimde ise, neşeyle zıplayıp saçlarıma, eşofmanımın ipine atlamaya başladı. Bhagavad Gita'da bahsedilen "yoga yolunda karşımıza çıkacak engeller"den biri de kedimiz olabilir mi acaba? Güneşe selamla devam etmeye kararlı ben, Plank'ten Chaturanga'ya inerken "şimdi seni püre yapayım da gör"diye hınzır bir düşünce içine girdim. Tabii ki yanıldım, püre olmak veya kaçmak yerine oyundan iyice keyif alan kedicik beni itelemeye, didiklemeye başladı. Haydi bakalım bu sefer dizler yere, ne akış kaldı ne hiza. Baktım olacak gibi değil, çoraplarımı fırlattım biraz ileriye peşinden koşup benden uzaklaşsın diye. Plan başarılı oldu, çoraplarıma sardı hemen. Ben de akışa devam.

Sevgili Hocamız David'in (Cornwell) power serileriyle devam ettim. Plank, Vasistasana, Bakasana, Downdog split, ayakta pozlar, ters duruşlar, Navasana... Kendi pratiğimi yaparken hep bir "must" asanalarım oluyor. Yani gönlümden geçtiğince değil de, kâh bedenimin o anda istedikleri, kâh olması gereken asanalarla süslüyorum pratiğimi. Yoksa sadece gönlüme kalsa, bu kış günlerinde sadece yin yoga yaparım muhtemelen. 

Ardha Chandrasana'ya geçtiğimde, havadaki bacağımın tam da altında matin üzerine oturdu. Dolayısıyla o bacağı yere indirirken, normalden çok daha fazla özen gösterip, iyice yavaşlayıp, Sevgili Zeynep Hocamın (Çelen) bahsettiği o "pıt" sesini bile çıkarmadan yere konuverdim. Kedicik de hemen yere inen ayağıma sürünüp memnuniyetini gösterdi.

Ters duruşlarda ortadan kayboldu, oyalanacak başka bir şeyler buldu muhtemelen, ben de rahat rahat çalıştım. Sonunda Savasana'ya geldiğimde, Olgun uyanmıştı, Juliet'in dikkati tamamen babaya yönelince, ben de rahaaaaat bir son dinlenme yaparak çalışmamı tamamladım. 

Kedili Yoga böyle bir şey işte. Dikkat sadece bedende değil, aynı zamanda yanınızdaki o minik bedende olacak. Onun nefes alış verişleri, çıkardığı sesler, o andaki moodu... Partnerli yoga gibi belki :) Hiç yapmadım, bu ay sonu Sevgili Mey'in dersine, Olgun'u da alıp gitme niyetindeyim. Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek.
Farkındalık ve sevgiyle kalın
b.


Juliet'in ayakları  - uyurken by B.A.D.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder